Kızıldeniz'in Öteki Ucu

şu ağustosun bir sırrı var bilirim
temmuza dahi söylemez, geçtim eylülü
gerçi seni de geçmiştim ne komik
hatta geçmişin dahi geçtiğini söylerler bak o da komiktir
fakat bazı gemilerin içimizden geçtiğini gördüm
gördüm ki veda edecek mecalimiz dâhi yok
çünkü yokluk saf ve temiz bir güzellik sırtlamış
biz kirli oyalamasına boyun eğerken varlığın

hani sana defalarca söylemiştim ya ben
hani gecelerce anlatmıştım sen beni duymuyorken
ne aciz yaratıktır şu insanoğlu diye
sana gökyüzünün her zerresini vermek isteyip
oysa tek yıldız dahi çok uzakken bana
binlerce yıllık günah
ve milyonlarca yıllık bir affediliş kadar uzakken
veremediğim o gece anlamıştım
anladım ki insan, şeytandan bile nankör
anladım ki şeytan, mızrağı soktuğumuz çuval
ve sen, Kızıldeniz'in öteki ucundasın
ben Musa ve elimdeki asa değilken
demektir ki
masumlar duymuyor günahkârları cennetten
zira o gece duymuyordun beni
ya bombalar eşlik ediyordu o şiirlere
çocuklar kurşunla, biz utançla ölüyorduk
ya da sesimi bastırmıştı bahsettiğim gemiler
zaten her ihtimal bir cehennem değil mi
her halükârda ölmüyormuşuz gibi bakma hayata
ne desem boş çaresizliğidir yaşamak dediğin
ve sen zaten beni duymuyorsun ki

Ahmet Hazar Ertaç
8/16