Göç

insanların içlerine karış diyor annem
insanların içleri olsa karışacağım
istemezdim ruhumda tutsanmış bu hayvanı
istemezdim hayatın ters orantısıyla tekabül

boynu bükük bir yangından kaçırdığım her şeye
hakikat diyorum nicedir
olduğun
dan her şey kendi tanımından bir eksik
ve her şey kendi müphemliğinden sıyrıldığı kadar var
öyleyse beni hilkatinden bir katreyle tamamla
gel ve yüzümü eriten maskelerden
mevsimlere bir düzen dayatan olgudan
beni kendimde boğan derinlikten kurtar
çıkar kafamdan paslı çivileri
çıkar ve anlat
neden senin kan damarlarınla çiziliyor
benim coğrafyalarımın atlası
neden ölümden daha kaçınılmazdır doğum
neden bizleri kendi yansımasıyla kul edinmiş
hiçbir şeye muhtaç olmayan tanrı
gel ve kafamı koparıp götür nereye gidiyorsan
sonra belki deşersin balığın sonsuz karnını
sonra belki kuyuya bir ip atarsın
ve ölümü ışıklı bir kır düğünü belleyip
mağaraya geri dönenlerden sorarsın beni
çünkü ben artık tüm kör edilenler gibi
muhtacım bağışlanmaya
bağışla beni
bağışlayıp yalnız yüzünü

yüzün ki on sekiz bin alemin kardeşliği
yüzün ki
benden göç etmiş insanlarla dolu
annemin bahsettiği.


Ahmet Hazar Ertaç
12/19

Labirent Fanzin, Dördüncü Sayı